Pazar, Ekim 29, 2006

Cahil

Bazen insanlar arasındaki duygu paylaşımı artar. Garip bir ivmelenme ile artan bu yoğunlaşmayı adlandıramazlar hiç. Çok cahil olurlar bu konuda. Mesela; bu yoğunlaşmanın belli kademeleri vardır da bu kademelere mi verilmiştir bu adlar bilemez. Aşk nedir? Sevgi kimedir?

Mesela birinci adım hoşlanmaktır da sevgi kaçıncı adımdır?

Neden bu kadar cahildir bilemez. Söyleyemez, doğru koyamaz yaşadıklarının adını. Çünkü, fırsat bulamaz. Çünkü, yaşar hissettiklerini. Yaşamaktan adlandırmaya fırsat bulamaz ki hiç, dahası öğrenemez ki hiç...

Pazartesi, Ekim 23, 2006

Alkış

Aslolan bir tiyatro oyununun sonunda; verilen tepkinin çokluğu değil, uyumlu olmasıdır. Alkışların ayakta olması değil ruhta olmasıdır aslında.
Yalnızlıklar vardır yaşam denen insanoğlunun marifet-i âlâsında. Hiç de bu kabiliyetinde yeterince başarı gösterememiş olsa da.. Bu yalnızlıklar düşürür insanı yollara. Düşürür yollara, aratır buluşacağı başka yalnızlar yalnızlık denen mutlak noktada.
Bulursa; mutluluğun başlangıcıdır bu nokta, -hele bir de başarılı yalnızlıkları yakalarsa- mutluluk der, dostluk der, aşk der insanın oğlu bunun adına. Evet, aşk da yalnızlıkların paylaşıldığı bir yalnızlıktır aslında. Özlem denilen de başkasında yaşanan yalnızlıktır aslında.
İnsanın oğlu yalnız doğar, yaşar ve ölür. Tek amacı yalnızlıkları paylaşarak tek marifeti olan yaşamı iyi yapabilmektir. Aşk olur hayatında, dost bulur, arkadaşlıklar kurar yalnızlıklar çatıları altında.
Kurduğu yalnızlıkları süsler, allayıp pullayarak sunar yeni karşılaştığı yalnızlıklara. Anlatır yaşamı, yaşamını, hayatı, hayatında yaşadığı yalnızlıkları.
Övgüsünü bekleyen yalnız bir anlatıcı gibi boynu beline kadar öne eğik, karşılığını bekler anlattıklarının. Kimileri yağa kalkar alkışlar anlatılanları, kimisi kalkar terkeder dinlemeden sunulan yalnızlıkları.
İşte bu noktada; bir tiyatro oyununun sonunda aslolan, verilen tepkinin çokluğu değil uyumlu olmasıdır. Alkışların ayakta olması değil ruhta olmasıdır aslında.